Asia Spa, Haziran 2015 Kişisel Gelişim Sayısı, Ebru Şinik Makalesi
Yükselen Çağ Wellbeing Akademi Web Sitesine Hoşgeldiniz.
 

Amerika’nın en saygın doktorlarından Dr. Dean Ornish dersimize ilk girdiği zaman yaptığı giriş hepimizi şok etmişti. Tam tamına şöyle demişti: Taşıdığınız genler kaderiniz değildir. Uzun vadeli yaşam tarzı değişiklikleri ile genetik yapınızı değiştirebilirsiniz !

Yaşam Tarzı değişikliği de ne demekti ?

Dünyanın en saygın bilim kurumlarınca yapılan klinik araştırma neticelerine göre vücudumuzda bulunan yaklaşık 100 trilyon hücrenin %98’i bir yıl içinde tamamen yenileniyor. Yani bir sene boyunca yaşam tarzınızda yediklerinizden, uyku saatinize, egzersiz yoğunluğunuzdan uyguladığınız stres yönetimi tekniklerine, zihninizi dinlendirmeye ayıracağınız zaman diliminden sevdiğiniz şeyleri yapmak için ve sevdiklerinizle birlikte olmaya yarattığınız fırsatlara kadar tüm seçimlerimiz bedenimizin ve zihnimizin biyolojik saatini ve genlerimizi direk olarak etkiliyor.

Kapsamlı bir yaşam tarzı değişikliği; koroner kalp rahatsızlarından, erken tanı koyulmuş prostat kanserine, şeker hastalığından obeziteye, yüksek kolesterolden göğüs kanserine, bölgesel yangılardan stres kaynaklı oksidatif oluşumlara ve muhtelif kronik rahatsızlıkları durdurarak, süreci tersine çevirebiliyor.

Klinik araştırmalarda sadece 3 ay boyunca bile uygulanan bu yaşam tarzı değişikliklerinin 500 farklı gen’de yararlı dönüşüm sağladığı kanıtlanmış. Genel olarak hastalık önleyici genler artarken, hastalığı teşvik eden genlerin azaldığı gözlemlenmiş. Ve en önemli bulgulardan birisi ise telomer’lerin uzaması.

Hücrenin ve organizmaların yaşlanmasını tetikleyen bir yapı taşı olan telomer, kromozomların en uç kısımlarına verilen addır. Araştırmalar telomer’lerin yaşam süresini belirleyen karar vericilerden biri olduğunu göstermektedir. Hücrenin her bölünmesinde ve hücre yaşlandıkça telomerler kısalır. Telomerler kısaldıkça hücrelerin bölünmesi ve kendini yenileme ve tamir etme süreci zorlaşır ve hatta durur ve yenilenemeyen hücreler ölür. Yani telomer kısalması yaşlanmaya bağlı hastalıkların ortaya çıkması demek oluyor.

Yeni doğan bir bebekte telomerler oldukça uzunken, 70 yaşındaki bir insanda epey kısadır. Bu klinik araştırmalar çerçevesinde telomer uzunluğunu ve telomerlerin kısalma oranını etkileyen temel faktörlerin yaşanılan çevre ve yaşam tarzı olduğu kanıtlanmıştır. Sigara, stres, aşırı kilo, egzersiz yoksunluğu, kalitesiz uyku ve inflamasyona yol açan ya da oksidatif stresi artıran karbonhidratlar, şekerli maddeler, işlem görmüş her türlü katı ve sıvı besin maddesi, asitli içecekler, yapay tatlandırıcılar, trans ve doymuş yağlar ağırlıklı sağlıksız beslenme şekli telomer boyunun kısalmasına yol açan telomeraz enziminin salgılanmasını baskılar ve böylece telomer uzayamaz ve bu biyolojik yaşlanmayı direk etkilemektedir.

Dolayısı ile telomerlerin uzunluğu veya kısalığı bir insanın ne kadar hızlı yaşlandığının en doğru göstergesi olarak kabul ediliyor. Bu şekilde insanın biyolojik yaşının, kronolojik yaşından daha fazla olup olmadığı anlaşılabiliniyor. İşte bu araştırmalar neticesinde sadece 3 aylık kapsamlı bir yaşam değişikliği sonrasında telomer’lerin yaklaşık %30 oranında uzadığı tespit edilmiş.

Şimdi size bu ana yaşam değişikliklerinin hangi konularda olması gerektiğini örnekle-yerek, hem yaşlanma sürecini oldukça yavaşlatan, hem daha zinde, daha sağlıklı ve daha mutlu bir yaşamı beraberinde getiren, hem de potansiyel sağlık harcamalarını ciddi olarak azaltan ilham verici bazı önerilerde bulunmak istiyorum;

Beslenme biçiminizi yaşam tarzınıza en uygun ve sürdürebilir ve aynı zamanda sizi mutlu edecek şekilde yapılandırın:

Asla soframda şunlar yer almamalı diye kendinizi kesinlikle şartlandırmayın. Şartlandırmalar ve katı diyetler sadece kıtlık bilinci yaratır ve irade kaybedildiği andan itibaren Yasaklar Listesinde olan gıdalar istemsiz şekilde aşırı olarak tüketilir. Bu sebep ile beslenirken daha çok vücudunuzun ihtiyaçlarını dinlemeyi öğrenmeli ve elbette ara sıra tadını bildiğimiz için canımızın çektiği işlenmiş gıdaları da, nefsimizi körleştirmek için son derece ölçülü olarak tüketebiliriz.

Her menünüzde gökkuşağının tüm renklerini barındırmaya, soğuk gıda ve sıvıları ana yemeklerle eşzamanlı tüketmemeye, mevsim sebze ve meyveleri tüketimine ve en önemlisi bu boyuttaki varlığınızın ana mekanizması olan fiziksel bedeninizi ölçülü ve dengeli bir şekilde beslemeye özen gösterin.

Sindirim Sisteminin Önemi:

Sindirim Sistemi yani Enterik Sistem bedenimizin ikinci beynidir. Sindirim Sistemimizde sadece yediklerimiz değil, tüm duygu, düşünce, inanç kalıpları vs. de sindirilmektedir. Sağlıklı bir sindirim sisteminden her gün düzenli olarak en az bir defa dışarı çıkıldığı takdirde bahsedilebilinir. Eğer her gün bağırsaklarınız çalışmıyor, kronik kabızlık çekiyor, 2 günde bir ya da daha uzun aralıklarda dışarı çıkılıyor ise, sindirim sisteminizi en acil şekilde dengelenmesi gerekmektedir. Bu dengelemeyi sentetik içerikli haplardan ziyade beslenme biçiminizi değiştirerek ve sindirimi destekleyici baharatlar kullanarak yapmanızı öneririm. Ayrıca kronik kabızlık çeken danışanlarımıza uygulattırdığımız son derece basit ve etkili nefes teknikleri bulunmaktadır. Unutmayın doğru meditasyon ve nefes teknikleri yaşamınızın her alanında harmoni ve balans yaratan uygulamalardır.

Sağlık ve Mutluluk Hormonları Aktivasyonu için Hareket Edin:

Bedeni strese sokmayan, düzenli olarak yapılan, orta ölçekte egzersizlerin genel sağlık ve mutluluk hormonları salgılamasının en önemli tetikleyicilerinden olduğunu biliyoruz. Kalbi strese sokan ve çok fazla adrenalin salgılatan ağır fiziksel aktiviteler dışında doğal sularda yüzme ve doğada yapılacak yürüyüş tarzı egzersizler ile özellikle omurilik sağlığına yönelik yoga, pilates ve stretching egzersizleri tüm bedenlerimizde denge sağlayıcı uygulamalardır. Unutmayın omurgamız kadar sağlıklı ve genciz! Omurilik sağlığı ve sağlıklı bir kas ve iskelet sistemi bedenimizin temel taşlarıdır. Bunun için haftada en az 2 defa 1’er saatlik omurilik sağlığına yönelik bir egzersiz yapmanızı öneririm.

Kaliteli Uyku:

Fiziksel ve zihinsel bedenimizin kendini yenilemesi, gün boyunca yıpranan hücrelerin kendini tamir etmesi, fizik bedende biriken toksinlerin ve zihin bedende hazmedilemeyen negatif duygu ve düşüncelerin tahliyesi için bedenin gece ortalama 10.30’dan itibaren, 6 ila 8 saat arasında kaliteli bir uykuya ihtiyacı vardır. Eğer uykusuzluk çekiyorsanız bu büyük ihtimalle zihninizdeki düşüncelerin size izin vermemesinden kaynaklıdır. Bu problemi meditasyon ve nefes teknikleri ile rahatlıkla çözebilirsiniz. Bunun için seminerlerimize başvurabilirsiniz.

Stres Yönetimi Teknikleri:

Yüzyılımızda stres bilimadamları tarafından birçok hastalığın en önemli nedeni olarak gösterilmektedir. Gün içerisinde sık sık strese girildiğinde çoğunlukla hayatta kalmamızı sağlayan uyarıcı sistemimiz ve bir nevi gaz verme mekanizmamız olan Sempatik Sinir Sistemi devrede olur. Bu durumda vücudun kendi kendini tamir etme mekanizmalarını devreye sokan, verilen gazı frenleyici Parasempatik Sinir Sistemi randımanlı olarak görev başına gelip, çalışamaz. Dolayısıyla gevşeme ve dinginlik oluşamaz ve sinir sistemleri arasındaki bu dengesiz durum aylar ve yıllarca devam ettiği takdirde hem fiziksel, hem de zihinsel rahatsızlıklar baş göstermeye başlar.

Bilimadamları gündelik rutine oturtulan meditasyon ve nefes teknikleri aracılığı ile Merkezi Sinir Sisteminin rahatlıkla ve basitlikle dengeleneceğini belirterek, özellikle hergün 30 dakikalık meditasyon uygulamasının telomer’lerin uzamasını sağlaması dışında, beyin nöroplastisitesi de yaptığını belirterek, hepimizin hayatına gündelik olarak bu tarz farkındalık egzersizlerinin kesinlikle yerleştirilmesi gerekliliğini önemle belirtiyorlar.

Esenlikle kalınız,

Ayurvedik Yaşam Eğitmeni - N. Ebru Şinik